Çöpçatanlık sektöründe çalışmaya başladığımdan bu yana ikili ilişkiler hakkında birçok şaşırtıcı durum ve düşünce ile karşılaştım. İşimin zor taraflarından bir tanesi, insanların mantıklarından daha çok duygusal tepkileri ile hareket ettikleri bir alanda onları mutlu etmeye çalışmak. Bu çalışma içerisinde çoğunlukla güzel sonuçlar alsam da son zamanlarda danışanlarımın potansiyel sevgilileri ile aralarına giren bir kara kediyi de gözden kaçırmanın mümkün olmadığını fark ettim. Tanıştırayım, bu sevimli kara kedinin adı: boy.
“Erkeğin boyu kısaldıkça benim ona karşı olan saygım da azalıyor”, “Kadın dediğin uzun bacaklı olacak, en az 1.70 cm boy lazım”, “Boyu kısa ise bana erkek gibi gelmiyor…” gibi sıfatlandırmasını size bıraktığım cümleleri gün geçtikçe daha sık duyar oldum. Sadece duyduklarım belki bu yazıyı yazmam için yeterli bir neden oluşturmayacaktı fakat danışanlarımdan bir tanesi son derece uyumlu olduğu ve birlikte çok güzel bir buluşma geçirdiği bir diğer danışanımı, boyunun minimum beklentisinin 1 cm altında olması nedeniyle hayatından çıkardıktan sonra işler değişti.
Bu işi profesyonel olarak yapmadan önce sadece kadınlarda bir boy takıntısı olduğunu düşünürdüm. Kadınların uzun boylu erkekleri tercih ettiği ve erkeklerin de minyon kadınlardan hoşlandığı gibi bir varsayımım vardı. 1.63 cm olan boyumun her açıdan ideal olduğunu düşündüğüm bir hayal dünyasında yaşıyormuşum meğer. Hayal dünyası diyorum; çünkü fark ettim ki erkekler de en az kadınlar kadar boy konusunu önemsiyor. Hatta bu konuda zaman zaman kadınlardan daha katı olabiliyorlar. Ve hayır, sevgili hemcinslerim, topluklu ayakkabılar da maalesef artık boy konusunda bizi kurtarmıyor.
Bu noktada kadınların durumu biraz daha kısıtlayıcı çünkü erkek söz konusu olduğunda boy konusunda bir üst limit bulunmazken, kadınlarda bu sınır son derece etkin bir şekilde mevcut. Tahmin edersiniz ki erkeklerimizin birçoğu kendinden uzun boylu kadınlarla birlikte olmak istemiyor, bu da biz kadınların sadece minimum ve maksimum bir ölçü aralığında karşı cinsi kovalayabileceğimiz anlamına geliyor. Bu nedenle kızlar, gece yatmadan sütünüzü için fakat çok da fazla içmeyin.
İnsanların karşı cinse şans verebilmek adına ihtiyaç duydukları kriterlerden sadece bir tanesi boy. Eğitim, yabancı dil bilgisi, anne/babanın meslekleri, kilo ve maddiyat gibi daha birçok kritere bakarak evet ya da hayır diyoruz önümüze gelen fırsatlara. Üstelik bunları, çoğu zaman kendimize ve kendimizin bir ilişkiye ne katabileceğine bakmadan yapıyoruz. Ortaya çıkan tablo da hiçbirimiz için güzel gözükmüyor: İş insan elemeye gelince bir bakışta onlarca sebep bulabilen bizler, insan kazanmaya gelince şaşırtıcı bir şekilde sessiz kalabiliyoruz.
Gözlemim, insanların temelde ihtiyaç duydukları noktanın bağ kurmak olduğu fakat birçok insanın da ironik bir şekilde bağ kurmaktan korkar oluşu. Bu korkunun da dışarıya yansıma şekillerinden bir tanesi, kriterler ve “olmazsa olmazlar” maskesi altında karşı cinsi dışarıda tutmak adına kullandığımız boy gibi tercihlerimiz. Geçen hafta ofisimize gelen 1.50 cm boyundaki danışanımın karşı cinste minimum 1.80 cm boy araması bu bahsettiğim duruma bir örnek teşkil ediyor. Bu kişi 1.70 cm boyunda biriyle ilişki yaşayamaz mı? 1.60 boyunda birisi onu mutlu edemez mi? Bu sorunun bendeki cevapları, danışanımın gerçekten de bir ilişki yaşamak isteyip istemediğini sorgulatıyor bana ister istemez.
Beni yanlış anlamayın, tabii ki ilişki yaşamak istediğimiz insanlarla ilgili tercihlerimiz olabilir; bu, çok normal. Kim istemez ki Kıvançlar, Kenanlar ya da Serenaylar ve Fahriyeler’in ortaya karışık bir kombinasyonu olsun hayatın karşımıza çıkardığı tipler. Zaten durum böyle olsa inanın sizin adınıza en çok ben sevinirim. Ama gerçekler ve olasılıklar işin içine girdiğinde, mesele, bu genetik piyangoyu kazanmış kümenin dışında kalan Ayşeler’e ve Aliler’e de açık kapı bırakabilmek. ‘’Belki olur’’ diyebilmek, şans vermek.
Bu noktada da kendinize sormamız gereken soru şu: İlişki mi istiyorsunuz yoksa hayallerinizdeki ideal kadın ya da erkek ile mi ilişki istiyorsunuz? Arada son derece büyük bir fark yatıyor. İlkinde bir ilişkiyi yaratmak adına bir çaba mevcut iken, ikincisinde kusursuz bir paketin kucağımıza düşmesini beklemek ön planda. İlkinde hareket alanınız çok geniş ve kontrol sizin elinizdeyken, ikincisinde durum tam tersi. Eğer ilişki istiyorsanız, uzun boylu erkeklerden hoşlanmanıza rağmen başka özellikleri ile sizi etkileyen kısa boylu birisine ‘Neden olmasın ‘ diyerek hem kendinize hem de karşınızdakine bir şans vermeyi deneyebilirsiniz. Aksi takdirde bir basketbol kombinesine yatırım yapmanız, selvi boylu, ideal erkeğinizi beklerken şansınızı artırabilir.
Hepimizin sevmek ve sevilmek istediği bir dünyada biz ne kadar seviyoruz ve sevilmeye fırsat tanıyoruz? Fizikse takıntılarımız potansiyel mutluluğumuzun önüne geçtiğinde yalnız kalan, eksik hisseden yine biz olmuyor muyuz? İstemenize rağmen bir ilişkiniz yoksa ve nedenini merak ediyorsanız buradan başlayabilirsiniz. Takıntınız boy olmayabilir ama sormanız gereken soru aynı. Hala ikna olmadıysanız ve “Yok kardeşim, çok da bir şey istemiyorum zaten bari biraz boylu poslu olsun” diyorsanız biraz da verilerden konuşalım. Türkiye İstatistik Kurumu’nun verilerine göre, Türk erkeğinin ortalama boyu 1.73 cm iken, kadınlarımızın ortalaması 1.61cm. Biz uzun boylu bir ırk değiliz, hiçbir zaman da olmadık. Ortalamamız bu halde iken ve siz bir ilişki isterken kotayı erkekte minimum 1.80’den, kadında ise 1.70’den açıyorsanız ihtimalleri karşınıza mı yoksa arkanıza mı almış oluyorsunuz? Hepinize gelişim ve sorgulama dolu bir hafta diliyorum. Kendinize iyi davranın.
Σχόλια