top of page
Ara
  • Yazarın fotoğrafıCansın Ersöz

Yalnızlık Bakanlığı


21.yüzyıl iPod’un icadı, Skype’ın bulunması ve Youtube’un lansmanı gibi bir dizi heyecan verici buluşa ev sahipliği yaptı. Teknolojiyle iç içe olan bu ve benzeri gelişmeler, hayatımızı kolaylaştırmanın yanı sıra, istenmeyen yan ürünler olarak beraberlerinde bir çok problem de getirdi. Bu problemlerden bir tanesi olan yalnızlık ile ilgili ulaşmak istiyorum sizlere bu yazımda.


Bir çok mecra tarafından bir salgın olarak tanımlanmaya başlanan yalnızlık, yavaş yavaş ülkelerin sağlık gündemlerinde yer almakta. Öyle ki İngiltere geçtiğimiz Ocak ayında, dokuz milyondan fazla vatandaşının kronik bir yalnızlık yaşadığını fark ettikten sonra bu sorunla mücadele etmek adına bir Yalnızlık Bakanı atadı. ‘’Genç ya da yaşlı, herhangi bir ayrım yapmaksızın bütün nüfusu etkiliyor yalnızlık. ‘’ açıklaması ile bu izolasyonun insan sağlığı üzerinde ölümcül etkileri olabileceği resmi makamlar tarafından vurgulandı.


Yalnızlık Bakanlığı Mı?


‘’Tamam, yalnızlık tabii ki önemli bir konu ama bunun için gerçekten de bir bakanlık açmak gerekli miydi?’’ derken düşünebiliyorum bazılarınızı. ‘’Toplu olarak hissettiğimiz her olumsuzluk için bir bakanlık mı açılacak yani?’’


Konu ile mücadelede bir bakanlığa ihtiyaç duyulup duyulmadığını sizin takdirinize bırakıyorum fakat düşünceniz ne olursa olsun yalnızlık hakkında yapılan bir kaç araştırma sonucunu sizlerle paylaşmak istiyorum. Yapılan araştırmalara göre yalnız hissetmek ölüm riskini %26 oranında artırıyor. Kalp krizinden ölme riskini ise ikiye katlıyor. En çarpıcı olanı; yalnızlık, ömrünüzden günde 15 sigara içmek kadar götürüyor! Bu istatistikle insan sağlığı için obeziteden bile daha büyük bir tehlike oluşturuyor. Bağışıklık sistemimizi negatif yönde etkileyerek birçok diğer hastalığa kapıyı aralıyor. Ah tabii bir de kendini yalnız hisseden kadınlar daha fazla açlık hissediyor, bu nedenle daha çok yemek yiyor. Kısacası yalnızlık beraberinde sıkıntılı ve erken bir ölüm getirebiliyor.


1980 senesi ile karşılaştırıldığında kendini yalnız hisseden insanların sayısı iki katına çıkmış. ABD nüfusunun yarısı kendilerin izole edilmiş hissediyor. Y ve Z kuşağı daha önce hiç bir demografikte karşılaşılmayan bir sayıyla yalnızlık hissiyatında rekor kırmış.


Problemin ana hatları bu şekilde. Kaynağı konusunda ise hepimizin teknolojinin gelişmesinden, sosyal medyanın yaygınlaşmasına kadar son derece doğru tespitleri vardır diye tahmin ediyorum. Bu noktada beni ilgilendiren sizin yalnızlıkla ilgili hissiyatınız ve tabii ki çözüm.


‘’Kendinizi yalnız hissediyor musunuz?’’ diye sorduğum danışanlarımdan bir çoğu etraflarında bir sürü insanın varlığına rağmen yaşadıkları bir paylaşım sorunundan bahsediyorlar.  Yüzeysel sohbetler, ortak tanıdıklar üzerinden yürüyen dedikodu bazlı konuşmalar ve masanın üzerinde susmak bilmeyen telefonlardan oluşan bir tablo çiziyorlar. Sonuç olarak da hissettikleri giderek artan bir içe kapanıklık, ‘’Anlatsam da zaten kimse anlamıyor / dinlemiyor.’’ düşüncesi ile pekiştirilen bir izolasyon.


Sizin için durum nedir? Kendinizi yalnız hissediyor musunuz? Çevrenizde bulunan insanlarla geçirdiğiniz sosyal etkileşimden memnun musunuz?

Arkadaşlarınızla ne konuşuyorsunuz? Hislerinizi, problemlerinizi ya da ifade etmek istediklerinizi paylaşabiliyor musunuz?


İyi Bir Dinleyici Olduğunuzu Düşünüyor Musunuz?


Siz kendinizi yalnız hissetmeseniz de aynı toplumun içinde yaşayan sosyal varlıklar olarak sadece kendimizden sorumlu değiliz. Hepimizin biraz daha özen gösterebileceği ve gerek bizim gerek bir başkasının hissedebileceği yalnızlığa çare olabilecek bir kaç şey var yapabileceğimiz.


Kendinizle konuşmak, iç sesinizi dinlemeyi öğrenmek ve kendinizi tanıyarak kabul etmek yalnızlıkla mücadelede ilk adım. Yakın zamanda röportajını yaptığım bir fizyoterapist arkadaşım şu kelimeleri kullanmıştı tam da bu düşünceyi açıklarken; ‘’İnsan kendisi ile arkadaş olabilirse, kendisi ile keyifli vakit geçirmeyi öğrenebilirse eğer asla yalnız hissetmez. Günümüzde insanlar kendilerinden uzaklaştıkları için yalnızlık bu kadar derinleşti ve salgın halinde yayıldı..’’


Sosyal medya ile ilişkinize biraz mesafe koymak bu konuda atabileceğiniz bir başka etkili adım. Araştırmalara göre sosyal medya kullanımı, yalnızlık, anksiyete ve depresif ruh hali ile düz orantılı. Bir partide cep telefonunuza gelen bir bildiri, o uygulamayı açmasanız bile, gördüğünüz an itibari ile parti ortamından sizi koparan ve izolasyon duygusunu tetikleyen bir unsur araştırmacılara göre.


Cep telefonunuzu çoğunlukla kendi başınıza olduğunuz anlarda kullanmak, insanlarla olan iletişiminizin kalitesini ve paylaşımlarınızın derinliğini artırmada garantili bir yöntem. Kaç kez bir hikayenin ortasındayken arkadaşınızın telefonuna gelen bir mesaj yüzünden sözünüz kesildi? Kaç kez karşınızdaki kişinin telefonunda olup bitenle, sizden daha çok ilgilendiği hissiyatına kapıldınız? Eğer iki soru da kafanızda herhangi bir durum canlandırmadıysa belki de telefonundan ayrılamayan ve karşı tarafa bu hissiyatı yaşatan sizsiniz. Rica ediyorum, gerek olmadıkça tek başınıza değilken telefonunuzu çantanızdan ya da cebinizden dahi çıkarmayın, karşınızdaki kişiye ve ana odaklanın.


Uzakta ya da tek başına yaşadığını bildiğiniz kişileri arayıp hal hatır sormak hem size hem de çevrenizde bulunan insanlara iyi gelecektir. İngiltere’de yapılan araştırma iki yüz binden fazla insanın en son bir dost ya da akraba ile konuşmalarının üzerinden bir ay geçtiğini vurguluyor. Bu son derece üzücü bir istatistik. Toplumumuz komşuluk ya da akraba ilişkilerinde İngiltere kadar bireyselci değil belki fakat bu demek değildir ki kimse yalnız değil. Eğer düşünürseniz kendi ailenizin fertlerinde bile bazılarının diğerleri kadar sosyal olmadığını ya da çevrelerinde fazla insan bulunmadığını görebilirsiniz. Bu tamamen onları seçimi dahilinde de olabilir fakat haftada bir kaç dakikamızı ayırarak ‘’Nasılsın?’’ diye sormanın zarardan çok faydası dokunacağını tartışamayız bile.


Son olarak gün içerisinde iletişime girdiğiniz insanları bir düşünün. Apartmanınızda yaşayan yaşlı teyze, sitenizin güvenlik görevlisi ya da asık suratlı mahalle esnafı.. Karşılaştığınız insanlardan gülümsemenizi eksik etmeyin. Bir kaç dakikalık bir sohbeti es geçmeyin. Yolunuza çıkan herkesle istediğiniz iletişimi kurabilirsiniz ve bu yönde gösterdiğiniz en ufak ilgi hem sizin hem de karşı tarafının gününün seyrini tamamen değiştirebilir.


Hepinize gelişim ve sorgulama dolu bir hafta diliyorum.


Kendinize iyi davranın.


Not: Bu yazı Kolektif House dergisi KoMag için özel olarak kaleme alınmıştır.

0 yorum

Son Yazılar

Hepsini Gör
bottom of page